DESA DESA DESA
All about leather
Fashion
International Leather Market
Magazine Leather
ISSUE
  • Ana Sayfa
    • Video Röportaj
    • İnfografik
    • Dünya Deri Ticareti
    • Dünya Deri Fuarları
    • Akademik
    • Vakıflar
    • Dernekler
  • Haberler
  • Makale
  • Röportaj
  • Moda
  • Kapak
    • Deri
    • Kürk
    • Endüstri
    • Tabakhane
    • Ayakkabı
    • Aksesuar
    • Kimya
    • Giyim Moda
    • Eşya Döşeme
  • Köşe Yazarları
    • Alparslan Murat Aysu
    • Ali Türkücü
    • Shahrukh Zaidi
  • Abone Ol
  • Türkçe
    • English (İngilizce)
    • Русский (Rusça)
No Result
View All Result
  • Ana Sayfa
    • Video Röportaj
    • İnfografik
    • Dünya Deri Ticareti
    • Dünya Deri Fuarları
    • Akademik
    • Vakıflar
    • Dernekler
  • Haberler
  • Makale
  • Röportaj
  • Moda
  • Kapak
    • Deri
    • Kürk
    • Endüstri
    • Tabakhane
    • Ayakkabı
    • Aksesuar
    • Kimya
    • Giyim Moda
    • Eşya Döşeme
  • Köşe Yazarları
    • Alparslan Murat Aysu
    • Ali Türkücü
    • Shahrukh Zaidi
  • Abone Ol
  • Türkçe
    • English (İngilizce)
    • Русский (Rusça)
No Result
View All Result
Magazine Leather
No Result
View All Result
Home Röportaj

“BLOOMIN BAG, kadınlar bu çantayı taşırken mutlu hissetsin istiyoruz”

“Bütün kumaşlarımız dönüştürülmüş kumaşlar anti kanserojen boyalarla baskılarımız yapılıyor. Malzemelerimiz mutlaka anti kanserojen deri kısmı da mutlaka eti yenen ve bu sebeple telef edilmiş hayvanların derileri kullanılıyor. Buna da çok özen gösteriyoruz. Doğayı aslında katletmiyoruz bilakis sürdürülebilir olmasına katkıda bulunarak bu tarafı kuvvetlendirmeye çalışıyoruz.”

magazineleather by magazineleather
16 Ağustos 2025
Reading Time: 19 mins read
0
“BLOOMIN BAG, kadınlar bu çantayı taşırken mutlu hissetsin istiyoruz”
Share on FacebookShare on Twitter

Neslihan Hanım öncelikle Tekstil sektörüne hizmet verdiğiniz için sizi tanımak istiyoruz

Tabii ki, Merhabalar öncelikle röportaj daveti için ben teşekkür ederim Alparslan Bey.

Ben Neslihan Kılıç Hacıalioğlu, BLOOMIN BAG markasının kurucusuyum. BLOOMIN BAG mutlu şık ve doğa dostu çantalar üreten bir Türk markasıdır. Sekiz yaşını dolduran dokuz yaşına giren bir markayız. Tüm süreçlerimizi tasarım, malzeme, tedarik üretim ve satış süreçlerimiz Türkiye’de yapılmaktadır.

RELATED STORIES

“Deri bir atığın değerli ürüne dönüşmesidir.”

“Deri bir atığın değerli ürüne dönüşmesidir.”

4 Ağustos 2025
“Doğal deriye dokunmanın keyfi hiçbir şeyde yok”

“Doğal deriye dokunmanın keyfi hiçbir şeyde yok”

16 Temmuz 2025

İstersen biraz önce kendimden bahsedeyim, sonra da markayla devam ederiz. Ben Ankara’lıyım. İdealist şekilde memur bir ailenin çocuğu olarak büyüdüm ve o dönemki popüler meslek olan işletme fakültesini okuyarak aslında kurumsal bir şirkette üst düzey yöneticilik yapmaktı tek hayalim.

Üniversite sonrasında ilk olarak kurumsal bir bankada satış pazarlama, finans yönetimi gibi konularda çalıştım. Yaklaşık üç yıl kadar burada çalıştım. Daha sonra finans bana biraz açıkçası fazla kurumsal geldi. Ben biraz daha hayatın içinde bir iş yapmak istedim. Ama tabi o kadar radikal bir karar alarak çalıştığım yerden ayrılıp bir anda girişimciliğe geçemiyorsunuz.

Dolayısıyla finanstayken yine başka bir finans kuruluşuna ama biraz daha perakende tarafı olan marka yönetimi, marka danışmanlığı kısmına geçerek büyük markaların o kuruluşla olan ilişkilerini, kampanyaları gibi işleri yönettim. Orada da piyasayı veya sektörü bir nebze de olsa tekstil sektörünü, modayı ve onların dinamiklerini tanıma fırsatı buldum.

Bu aslında bir önceki işimdeki finansal background’un üstüne benim adıma pazarlama ve işte marka yönetimi konularını da koymuştu. Burada da yaklaşık bir üç dört yıl çalıştıktan sonra yedi yıllık bir birikim üstüne de tekrar yine Türkiye’nin önde gelen en büyük kurumsal şirketlerinden birinde marka yönetimi tarafında çalıştım ve on yıl kadar bu hikaye bu yolculuk böyle devam etti.

On yıl boyunca aslında kurumsal dünyada çok fazla şey öğrendim. Çünkü bugün ilerleyen dakikalarda da konuşuruz. Aslında bir marka kurmak, yönetmek sadece o işin dizayn tarafı yada sadece görünür tarafındaki piar tarafı değil o işi finansal anlamda da yönetmek anlamında da etmek, yeri geldiğinde tedarik zincirini yönetmek, yeri geldiğinde işte bütün pazarlama stratejisini belirlemek gibi çok geniş kolları olan bir iş. Dolayısıyla benim kurumsal dünyada kazandığım altyapı adım adım beni buraya doğru getirmiş farkında olmadan diyebiliriz. On yıl kadar buralarda çalıştıktan sonra ve o dönemde de aslında ben hep kendi işimi yapmak istiyordum. Fakat ne hep yapabilirim diye arayış içindeydim çünkü bir yandan işletme mezunusun hem kurumsal bir yapıda çalışıyorsun.

Böyle hemen istifayı bas ve yarın kendi işini kur dediğimde, elinde kurabileceğin çok niş bir meslek, ya da aileden gelen bir iş vesaire yok. Sürekli kafada ne yapacağım, iş kurmak istediğim iş ne olabilir gibi sorular oluyordu. Dolayısıyla ben de o noktada böyle bir çabalarken sonra bir ailevi sağlık sorunu sebebiyle iki buçuk yıl kadar kurumsal işimi dondurmak durumunda kaldım. Dondurmaktan da kastım şu aslında ücretsiz izin, ilk önce üç aylık bir süreçle ücretsiz izne çıktım. Çünkü üç ay sonrasında sürecin biteceğini ve işe döneceğini düşünüyordum. Fakat o üç ay sonra bir üç ay daha oldu. Sonra bir üç ay daha derken sonu çok da belli olmayan bir dönem iki buçuk yıla kadar uzadı.

İki buçuk yıl ben kurumsal dünyaya ara verince hadi artık geri dön dediklerinde açıkçası çok da dönme motivasyonu ve hevesi kalmamıştı. Bende biraz daha artık farklı bir işler yapmak istedim. Neyi daha iyi yapabilirim? Hem insanlık için hem kendim için, hem var oluş amacım gibi biraz daha anlamlı şeylerin peşindeyim. Öyle diyebiliriz. Bu noktada yine arı ürünleriyle sağlık döneminde tanıştığım arı ürünleriyle ilgili ilk girişimcilik yolculuğuma başladım. Arı ürünleriyle bir marka yaratarak onu Türkiye’de satmaya başladım. Bu bahsettiğim Pandemi öncesi dönemdi aslında, Türkiye’de e-ticaretin çok yeni yeni başladığı 2012 yıllarıydı. Dolayısıyla e-ticaret çok yeni başlıyordu ve ben bu işte direk e-ticaretin içine girerek aslında e-ticareti de öğrenmiş oldum.

Beyaz yakalı olmaktan ticarete atılıyorsun ve burada bal sektörüne doğru giriyorsunuz. Yani ilginç bir serüveniniz var. Tabii ki ondan sonra tekstil sektörü geliyor….

Doğru… Aynen öyle…

Çok ilginç bir girişimcilik hikayesi aslında lütfen devam edin…

Süper… Evet o geçişi de biraz anlatmak istiyorum aslında. Arı, bal, Arı ürünleri tarafında bir üreticiden alıp kendi adıma markalaştırıp ürünü satmaya çalışıyordum. Fakat tedarikte bir takım yaşadığım sıkıntılar sonrasında hep şunu yaşamaya başladım. Evet Markalaştırmak işi çok önemli ve olmazsa olmaz bir nokta. Fakat tedarik ettiğiniz noktada sıkıntı yaşarsanız o ana kadar yaptığınız bütün markalaşma çabaları boşa gidiyor. Dolayısıyla tedarik de ya da ürün üretiminde sıkıntı yaşamayacağımız, en azından onun da kendi insiyatifinizle kendi yönetiminde olduğu bir iş yaratmak istedim. Sonra bu iş ne olabilir diye arayışa girdim tekrar. Bu arayış beni Kore’ye kadar götürdü.

İlginç bir serüven gerçekten….

Gerçekten öyle…

Hani derler ya “yolun seni götürdüğü yere git” biraz galiba kendimi rüzgara bırakıp bu akışa geçtim.

Yol beni Kore’ye götürdü. O dönem birlikte bir iş yaptığımız Amerikalı Türk-Amerikan ortaklığında bir şirketin üretimini kontrol etmek üzere Kore’deki fabrikamıza gittiğimde daha önce hiç bilmediğim üretim sürecine girmiş oldum. Dolayısıyla tasarım aşamasında belki masa başında bizlerin tasarlayarak ortaya koymaya çalıştığı ürünü markayı tamamen sahada, fabrikada sıfırdan hammadde noktasından raflara gittiği noktaya kadar üretim aşamalarını görüp burada da biraz tecrübe sahibi oldum. Ve sonra Kore ile o ticari bağlantı devam etti. Yani Türkiye’ye ya da dünyada herhangi bir yere Amerika’ya başka bir ülkeye, hangi ürünü ürettirip satabilirim, markalaştırabilirim gibi arayışa girdim. O deneme numune ürünlerinden bir tanesi de Kore’de benim çok beğendiğim tekstil ürünleri kumaşlar oldu ve yine şimdi geri döneceğim beyaz yakalı çalışma hayatı döneme.

Beyaz yakalı plazada çalıştığım dönemlerde biz kadınlar çok şık giyiniyoruz. Çantalar, ayakkabılar, döpiyesler vesaire. Fakat firmalara toplantıya giderken şirketlerin bize verdiği laptop çantaları çok siyah, bütün kadınların ve bütün şirket çalışanlarının aynı çanta olan böyle çok maskülen gelen bir çanta.

Ben o dönem onu kendim biraz daha kadınsı bir laptop çantası olarak kullanmak ve satın almak istemiştim. Fakat Türkiye’de bunu bulamamıştım. Bir yandan da hani Türkiye’de tekstil bu kadar önde, çalışan kadın bu kadar önde, kendine ve kendi ihtiyaçlarına harcama yapan kadın bu kadar önde, Neden bu kadar önemli bir kadın ihtiyacı Türkiye’de yok diye sorgulamıştım açıkçası.

Aslında oradan yola çıkılıyor. Bütün girişimcilik serüveni bir ihtiyaçtan doğan yolculuk…

Evet, gerçekten öyle dediğiniz çok doğru….

Girişimlerin neredeyse tamamı kendi ihtiyaçlarından yola çıkıp onu daha iyi bir hale getirmek, yani hiç bulamadıkları bir şeyi piyasaya koyma ya da olan bir şeyi daha iyi bir hale getirme talebi ve isteğiyle yola çıkıyor.

Benimki de aynen öyle oldu. Fakat ben onu düşündüğüm zamanlar, bu benim için böyle hayalden öte bir şeydir. Çünkü hani hiçbir şey bilmiyordum, ne kumaş, ne moda, ne tasarım, ne ticaret. Dolayısıyla keşke yapılsa, acaba ben yapabilir miyim gibi böyle tatlı bir hayal olarak aklımın bir köşesindeydi.

Girişimcilik serüveni arı ürünleriyle başlayınca ve Kore’de üretimin içine girip farklı sektörlerden farklı ürünler ve numuneleri denedikçe ve Kore’deki o beğendiğim kumaşlarla da benim aklımdaki, hayalimdeki daha doğrusu kadınsı, kadınların neşesini, rengini, canlılığını yansıtan kumaşlarla laptop çantaları yapabilirim noktasına gelince aslında o hayaldeki fikir kağıda düştü ve ufak ufak yola öyle başladım diyebilirim.

Kendi markanızdan bahseder misiniz? BLOOMIN BAG nereden doğdu o fikir gelişti?

Evet, tabii ki de… Dediğim gibi Kore’den kumaş numuneleri geldi ve o numune o kumaşlarla, plazada çalışırken hayalim olan ürünü eşleştirerek ortaya ihtiyaç olan ve Türkiye’de olmayan bir ürün çıkarabileceğimi düşündüğüm noktada, aslında ben tamamen üretimi de Kore’de yaptırıp tam bitmiş nihai ürünü Türkiye’ye getirmek istedim. Fakat o dönemki vergiler, gümrük vergileri ve hem işin finansal boyutu hem de operasyonel anlamdaki gümrük süreçleri vesaire açıkçası henüz yeni bir girişimin başında olan biri için çok zorlayıcıydı. O riskleri göze almak istemedim ki bence çok da doğru bir karar almışım o noktada. Fakat o ürünün Türkiye’de cevap bulacağından çok emindim. Dolayısıyla ben oradaki üretimi Türkiye’de nasıl yapabilirim derken, Türkiye’de ilk başta kendim bir atölye açma sevdasıyla yola çıktım. Bütün dikiş kurslarındaki hanımlarla görüşerek ürünü ürettirmeye numuneler ürettirmeye çalıştım.

Fakat gördüm ki tabi bu da benim yine işi bilmememden kaynaklanıyormuş.

Aslında bu da bir tecrübe…

Kesinlikle tecrübe…

Yani benim üretmek istediğim kalite ve derinlikteki ürün birkaç hanımın standart bir dikiş makinesiyle yapacağı bir iş değil. Onun çok daha ötesinde atölyelerde. Çünkü biz her şeyiyle markayı kendimiz ortaya çıkarıyoruz. Yani desenler çalışılıyor ve kumaş üretiliyor. Hani daha yeni ve zaten piyasada olmayan bize özel bir kumaş üretimi başlıyor. Kumaşlar geldikten sonra o kumaşların kesimi önce tabi ki model çıkarılması, kalıp çıkarılması ve kesimi. Kesimden sonra atölyenin farklı yerlerindeki farklı makinaların yaptığı işlemler, farklı malzemeler gibi olaya çok fazla bileşen giriyor. Dolayısıyla dedik ki o zaman bu iş için atölyelere yolumuz düşecek. Atölyeler araştırıp orada da yaklaşık bir yıl kadar Türkiye’de uygun atölyeyi bulma arayışımız oldu. Çünkü bir de işe başladığınızda adetleriniz çok az oluyor. Ne kadar satacağınızı öngöremiyorsunuz. Çok büyük sermaye olmayınca çok büyük bir üretim riskine giremiyorsunuz.

Dolayısıyla az adetler dahilinde maksimum kalite ve piyasaya çok yabancı bir ürün üretmeye çalıştık. İlk başlarda bütün ustalarımız atölyeler dediler ki niye böyle bir şey yapıyorsun? Piyasada zaten siyah laptop çantası var ve laptop çantası dediğin şey siyah olur. Bu bir ciddiyettir, iş ortamıdır, iş ortamında siyah olur.

Hani hep önümdeki bariyer niye sorusu oldu? Niye pembe renk yapıyorsun? Niye çiçekli yapıyorsun? gibi. Fakat ben çok inanıyordum ürüne ve onu yapacak atölyeye benimle aynı inancı taşıyacak atölyeyi bulana kadar yola devam ettim ve ilk üretime girdik. İlk üretimi yapar yapmaz Kanyon Alış-Veriş Merkezi o dönem Türk bir markayla buluştuk. Ürünlerimizi çok beğendiler. Onların mağazasına ilk ürünlerimizi koyduk. Zaten o mağazaya girdiğimiz gün itibariyle de, marka adı verebiliyorum galiba zaten söyledim ama büyük markalar TURKCELL, DNR, BOYNER gibi büyük markalar kapımızı çaldı ve sonra çok adetli üretime başlayarak Türkiye’de ilk kadın desenli renkli ilk kadın laptop çantasını yapan marka olmanın gururuyla büyük marketlere büyük pazarlara girdik. Ve onların Türkiye’deki bütün şubelerine ve online satış yapmaya başladık. Tam o noktada da pandemi başladı.

Pandemide döneminde de ilk başta bir herkes gibi aslında bunu yaşayan herkes gibi bir donduk. Çünkü ne olacağını bilmiyorduk. Bizim ürünümüz, lokomotif ürünümüz çantası. Yani ofise giderken ofisten eve gelirken kullanılacak bir ürün. Ofise gitmeler durdu. Hepimiz evdeydik. Dolayısıyla o çanta ihtiyacı da fakat çok kısa bir dönem durdu.

Sonra online her anlamda okulda işlere birden patlamasıyla evlerdeki laptop sayısı birken iki oldu, üç oldu, belki dört oldu aile bireylerinin sayısına göre öyle olunca da laptopları koruyacak belki çanta değil ama kılıf ihtiyacı doğdu. Ve bir anda biz çantadan kılıfa çok ciddi bir adet artışıyla iş yapmaya başladık.

Pandemiyi öyle geçirdik. Pandemi sonrası da yine online olarak Türkiye’deki tüm pazar yerlerinde mağazamız var. Tüm büyük markalarda işte BOYNER, BEYMEN gibi yine ürünlerimiz var. Bu şekilde büyüyerek yolumuza devam ediyoruz.

EDİTÖR: Çok güzel bir macerayla başlanmış ve pandemi dönemi de aslında bir duraklama dönemi değil orada karar alma aşaması….  Bir nevi başka ürünlerle yola çıkabilme, benim aklıma şu geldi yani ilk başladığınızda desen dediniz yani desenlerin siz kendiniz tasarlıyordunuz.

Çünkü desenler gayet renkli ve desenli markanıza yönelik bir anısı var mı acaba? Onu merak ettim.

Çok teşekkür ederim. Bunu sorduğunuz için bu çok keyifli bir soru. Cevaplamayı da hep çok seviyorum. Evet, elbette var. BLOOMIN, markanın adıyla beraber özdeşleşen tasarım ve desen hikayesi var aslında.

Bahsettiğim gibi aslında ben bu girişimcilik serüvenine kurumsal dünyada birtakım altyapılar edindikten sonra kafamda bu istek, bu hayal vardı. Ama ne yapacağımı bilmediğim bir ruh halindeydim ve maalesef. Aslında hayatım beni götürdüğü zor bir nokta. Bir sağlık problemi sebebiyle kurumsal hayata ara verdim ve o dönem sonrasında ben annemi kaybettim. Bir kayıp yaşadım. Dolayısıyla aslında hepimiz çalışıyoruz kariyer hedeflerimiz var. Belki belli bir kazanç hedeflerimiz var vesaire. Ama günün sonunda sevdiklerimiz işte onların huzuru sağlığı, mutluluğu vesaire onlar için yaşıyoruz. Bu tarz zorlayıcı kayıp süreçler yaşayınca insan gerçekten ne oldu oluyor, ya da hayatta bazı şeyleri sorgulayıp bu günlük koşturmacanın ne kadar anlamlı olduğunu kendi kendine sorguluyorsun.

Dolayısıyla ben de tam da öyle bir süreçte hayatta pes etme ya da böyle tam gaz yola devam etme ayrımındaydım. Öyle bir noktada ben tam gaz devam etmeyi seçtim ve onu seçerken ben de eminim ki benim gibi yani İstanbul metropol hepimiz için yaşaması çok zor bir metropol. Ama özellikle kadınlar için söylediğim gibi iş dünyasında birçok çalışan kadın var, birçok üst düzey kadın var. Birçok kendi parasını kazanan kadın var. Ama laptop gibi ana ürün kadınların ihtiyacı göz ardı edilmiş.

Editör: Sadece erkek bir cinsiyetçi yaklaşım mı benimsenmiş acaba…

Cinsiyetçi demeyelim. Ben her zaman eşit tarafta olmayı seçen biriyimdir. Ama hani orada bir eşitlik yoktu. Yani kadının ihtiyacı göz ardı edilmiş. Dolayısıyla kadınlar birçok noktada dünyasında ve hayatın birçok noktasında ben buradayım benim ihtiyaçlarım, benim taleplerim de burada diyebilmeli. O susturulmaya ben karşıyım. Bu fikir tamamen hem benim hayatta pes etme veya devam etme ve aynı zamanda da iş dünyasındaki kadınların da ayakta kalma mücadeleye devam etme gibi yolculuklarına bir motivasyon olsun, bir ışık olsun, onlara da beraber güçlüyüz beraber bir şey yapabiliriz versin diye aslında BLOOMIN kelime anlamı çiçek açmak. Yani BLOOM çiçek açmak, yeniden tomurcuğundan çiçeklenmek demek ve renkli ve bizim sloganımız da aynı zamanda mutlu ve şık çantalar mutlu çanta ne demek diye bana soruyorlar. Çantayı eline aldığında böyle içine pozitif bir duygu, bir mutluluk versin. Önce işe giderken mutlu ol, sonra hayatında taşıdığın sürece mutlu mutlu ol.

Editör: Pordon sözünüzü kestim.. Zaten renkleriyle birlikte o mutluluğu yakalıyorsunuz zaten… Yani markanın ismi zaten buna çok uygun.

Bir Erkek olarak bunu size söylettiyse ne mutlu bize doğru yerdeyiz demektir. Dolayısıyla aslında desenlerimiz, renklerimiz, marka adı, markanın oluşumu, oluşumun arkasındaki hem benim hem markanın ruh hali tamamen böyle oluştu. O yüzden de bizim gerçekten amacımız hem toplumsal olarak hem de ticari tarafta bir marka duruşu olarak kadınlara kendi ayakları üstüne durmak, ekonomik özürlüklerini kazanmak, tercihleri, istekleri doğrultusunda bir çaba ortaya koymak. Bunun sonucunda da renkli bir dünya elde etmek gibi altında yatan birçok mesaj var. Umarım bu daha geniş kitlelere yayılarak genç kızlarımıza da örnek olarak yoluna devam etmeye devam eder.

Editör: Aslında girişimcilik yolunda birçok potansiyel var Türkiye’de, gençlerde bu potansiyeli belki buradan yakalayabilirler. Sizin söylediklerinizden bir kelimesinden dahi örnek alarak güzel bir girişimler başlatabilirler.

Peki şu anki konumunuz ne durumda? bahsedebilirseniz sevinirim.

Tabii ki şöyle yine aslında markanın kuruluş hikayesine gideceğim. Çünkü dediğim gibi ben kurumsal hayatta on yıl kadar çalışıp aslında çok ciddi finansal rakamlarla, finansal bütçelerle iş yapıp kendi işimi kurduğumda hiçbir şey bilmediğini gördüm.

Yani bir tarafta milyon dolarları yönetiyorsunuz başka şirketler adına. Ama bir tarafta fatura kesmeyi bilmiyorsunuz. Ya da işte ne bileyim hani üç beş kuruşluk bankadaki herhangi bir mevduat vesaire tarafında zorlanıyorsunuz. Dolayısıyla çok farklı ve uzmanlık isteyen konular bu finans yönetimi.

Ben ilk şirketi kurduğumda elimde çok az bir sermaye vardı ve kafamdaki iş modeli şuydu o az sermayeyle ürettirebildiğim adet neyse işte örnek veriyorum; Yüz adet çanta ürettireceğim. Sonra onları belli bir kar marjına ile satacağım. Örnek veriyorum; Yüz adetini yüz liraya Yüz liraya mal ettim, diyelim ki işte yüz otuz liraya sattım Otuz liram daha olacak ve ben yüz otuz liralık çanta ürettireceğim. Yüz otuz tane gibi çok basit böyle ilkokul matematiğiyle ilerleyerek ticarete başladım. Ama işin içine girince hiçbir şekilde öyle olmadığını gördüm. Çünkü hesap edebildiğimiz bir sürü maliyet çıkıyor işte satış o kadar birebir olmuyor. Ticaret dediğimiz zaten o finansalları görebilmek. Aynı zamanda evdeki hesap çarşıya uymadı. Fakat bir anlamda şunu gördüm evet yönetmek finansalları çok önemli. Fakat işe inandığınızda ve kendi içinizde yeterli motivasyon olduğunda işin tek bacağı finans yönetmek değil finansa tıkandığınızda yönetecek başka yol bulmaya çalışıyorsunuz.

Başka meziyetlerinizi işi pazarlama gücünüzü ya da farklı yurt dışı kaynaklarınız ilişki yönetim gibi farklı şeyleri devreye sokuyorsunuz. Ve hepsi bir bütün olduğunda marka yönetimi, şirket yönetimi işin içine giriyor. Bizde şu an sekiz yılın sonunda geldiğimiz nokta hepsini bir yönetmeye çalışmak.

Türkiye çok zor bir ekonomi, son sekiz yılda her geçen yıl daha da zorlaştı. Dolayısıyla hiç kolay değil. Finans yönetmek, stok yönetmek, marka yönetmek, ticaret yönetmek bütün bunları birleştirerek bir sinerji ile markanın ruhunu yaratıp o dayanıklılık adımlarını merdivenlerine çıkıyorsunuz.

Peki tasarım noktasında, tasarımlarınızı oluştururken kendinize özgür bir koleksiyonlar mı yapıyorsunuz? Yoksa kadınlara özel tasarımlar mı? Yani modaya özgü tasarımlar mı diyorsunuz?

Tasarım tarafında aslında ilk hikaye tamamen benim kendi markamın DNA’sını nasıl bir yapıda oluşturmak istediğimle başladı.

Dediğim gibi BLOOM çiçek açmak, ve hep çiçek açan çiçekli de desenlerle başladı. Korkunç bir dünya orası aslında ama bütün çiçekler değil tabi, yine bizim markamıza özel bir şakayık çiçeğimiz vardır Peroni ve onun belli bir renk kodu var oradan yola çıkarak koleksiyonlarımızı öyle oluşturduk.

Sonraki koleksiyonlar için tabii ki de biraz da satışın nabzı da önemli ve bize geri dönüş yapan müşterilerimizin nabzını tutarak hareket ediyoruz. Tasarım sürecinin ortaya çıkmasındaki önemli noktalardan biri de müşterinin tarafımıza geri dönüşüdür burayı çok yakın takip ediyoruz. Çünkü kadına bir ürün yapıyoruz ve kadın demek moda demek haliyle modayı çok yakından takip ediyoruz. Dünyadaki büyük markaları, dünya trendlerini takip edip genelde o senenin ya da o sezonun trendi neyse o trende uygun ya desen çalışıyoruz ya da eğer üretimi yapılabiliyorsa o kumaşı bizzat sıfırdan üretiyoruz.

Aslında iş akışının ve satışın bizi götürdüğü bir taraf da markanın kendi ana kodları yani modanın götürdüğü diğer taraf bloomerların tercihleridir.

Bu noktada seninle ilgili noktaya da gelelim istersen, Biz bir kumaş çanta markası olarak niye deri ürünleri yapan bir kanalla görüşüyoruz? ….. Oraya da geleceğim….

BLOOMIN BAG pandemiden beri Türkiye’deki bütün pazar yerlerinde var ve burada da önemli bir tecrübemiz oldu. Fakat artık tabi yurt dışında da iş yapmak istiyoruz. Yurt dışında da markamızı tanıtmak, göstermek, satmak istiyoruz. Çünkü yurt dışıyla çok iç içeyiz. Bir yandan işte bütün trendleri takip ediyoruz. Çok fazla yabancı bloomerımız var. Dolayısıyla yurt dışında da artık ufak ufak iş yapmak istiyoruz. Yurt dışına giderken de çok niş bir ürün üretip satıyoruz. Ürün olarak kumaş çantalar birçok versiyonumuz var. Laptop çantasıyla çıktık. Şimdi sırt çantamız var, bel çantamız var, omuz çantamız var, makyaj çantalarımız var, küçük kılaçlarımız var gibi birçok ürün çeşitliliğimiz var. Ama kumaşla beraber yurt dışından bize çok ciddi anlamda deri talebi geliyor.

Türkiye’de deri ürünler ve Türk derisinin kalitesi bilindiği için dolayısıyla burada şu an içinde bulunduğumuz BOULETTA markasıyla işbirliği yaptık. Onlar uzun yıllar zaten deri ürünler üretiyor ve yurt dışında birçok yerde satıyorlar. Dolayısıyla biz güçlü olduğumuz Türkiye’deki pazar yerlerinde onların ürünlerini bu BOULETTA çatısı altında satıyor olacağız. Ve onlarla beraber artık BLOOMIN BAG ürün grubunu sadece kumaş değil, kumaş artı deri olarak sunuyor olacağız. Bu arada mutlaka söylemek istiyoruz, biz en başından beri doğa dostu bir markayız. Bütün kumaşlarımız dönüştürülmüş kumaşlar anti kanserojen boyalarla baskılarımız yapılıyor. Malzemelerimiz mutlaka anti kanserojen deri kısmı da mutlaka eti yenen ve bu sebeple telef edilmiş hayvanların derileri kullanılıyor. Buna da çok özen gösteriyoruz. Doğayı aslında katletmiyoruz bilakis sürdürülebilir olmasına katkıda bulunarak bu tarafı kuvvetlendirmeye çalışıyoruz. Bu derileri değerlendirerek onları da BLOOMIN BAG çizgisiyle koleksiyonunuza katıyor ve yurt dışında farklı noktalarda yine güçlü olduğumuz farklı pazar yerlerinde önümüzdeki aylarda satıyor olacağız.

Editör: Tabii hakiki deri önemli. Kesinlikle altını çizdiniz zaten. Hakiki derinin dışında vegan ürünleriniz de mevcut galiba bunların da satışını yapıyorsunuz sanırım dimi?

Evet doğru yapıyoruz.

Editör: Ürünlerinizi hem BLOOMIN BAG web siteniz üzerinden hem de ilgili mağazalardan satışlar yapıyorsunuz değil mi?

Evet doğrudur.

Editör: Peki ilerleyen zamanlarda deri ürünlerinizle alakalı ne gibi yenilikler tasarımlar yapacaksınız?

BLOOMIN BAG, kadınları bu çantayı taşırken mutlu etmeyi hedefliyor. Ana hedefimiz bu. Kumaş tarafında bunu desenlerimizle ve renklerimizle yaptık. Deri tarafına geçince aslında hani birçok kişi aynı soruyu soruyor bize deri tarafında ne yapacaksın? Tabi açıkçası deri tarafında yeniyiz. Burada bizim önceliğimiz bloomer’larımızın yorumları şekillendirecek. Ama yine de hani benim gönlümde ve marka stratejisi olarak yatan şey şu yine kadınlarda ürünlerimizi taşırken ki o mutluluk zarafet hissi mutluluk hissi kadın olmanın verdiği o güzellik hissini mutlaka yansıtmak istiyoruz.

Dolayısıyla deri zaten başlı başına malzeme olarak çok kaliteli bu duyguyu bu ayrıcalıklı duyguyu hissettiren bir malzeme ve başlı başına çok güzel bir malzeme çok hafif işlemelerle veya çok hafif aksesuarlarla mükemmel ürünler çıkabiliyor ortaya. Deri tarafında, kumaş tarafında ne kadar çok desen renk vesaire yapıyorsa tam tersi çünkü derinin güzelliğini ortaya çıkartmak için ona çok az müdahale etmek gerekiyor. Olabildiğince yalın olabildiğince sade, zarif hem ürün tasarımı olarak hem de derinin kendi hüviyetine çok da fazla müdahale etmeden yalın ama zarif buradaki mottomuz ve markanın gittiği nokta her zaman orası olacak.

Yalın ama zarif tasarımlarla kadınların hayatını daha pratik yapan, daha iyi hissetmelerini, daha mutlu hissetmelerini sağlayan tasarımlarla yolumuza gidiyor olacağız.

Editör: Buradan genç moda tasarımcılarına ne gibi örnekler sunmak ve neler tavsiye etmek istersiniz?

Genç tasarımcılara ya da bütün genç arkadaşlara, biz belli bir süredir sonuçta hem iş hayatının hem de marka tarafında veya ticaret tarafında bu işin içindeyiz. Dolayısıyla bütün bu tecrübeleri topladığında söyleyebileceğim aslında şu; konuştuk ya bir iş sadece bir ürün tasarlamak ya da üretmek değil, bir işin çok farklı dinamikleri var.

Dolayısıyla bu işi sahiplenecek marka kurucusu, tasarımcı, üretici her kimse artık çok fazla dinamiğini bilmeli, hakim olmalı, yönetebilmeli. Belki şahane bir ürün tasarım var aklında ama maliyet olarak satış maliyetine satış fiyatına o maliyeti yansıtamayacaksın. Dolayısıyla o fikrin hayata geçmeden ölecek. Bu sadece bir örnek. Bunun gibi işin birçok tarafını da bilerek hesap ederek bu konularda çalışmış insanlarla konuşarak üç yüz altmış derece düşünmek çok önemli.

Onun dışında tabi bilerekten kastımda şu hiçbirimiz bunları gençken bilmiyoruz konuştuk. Tecrübe denilen şey yaşanmışlıklarla oluşuyor aslında.

Benim herhalde en büyük şansım İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşamak oldu. Çünkü işe hiçbir şey bilmeden başladım. Fakat öğrenmeye sormaya her zaman açtım ve sosyalleşmeye her zaman açtım. Dolayısıyla ITO (İstanbul Ticaret Odası) gibi KAGİDER (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği) gibi kadın dernekleri, gerekli odalar birçok yere girmeye çalıştım, bulunmaya çalıştım. Oralarda duyduğum, dinlediğim ya da tanıştığım herkes bana bir şey kattı. Bir şey öğrendim. Daha evvel tıkandığım bir yolun çıkış yolunu öğrendim. Ya da hiç aklıma gelmeyen bir yerde çok önemli bir bariyeri atlama fırsatı öğrendim. Ya da belki günün birinde bir toplantıda tanışıp sadece işte sohbet edip bir çay içtiğin biri çok sonra bambaşka bir şekilde bana çok büyük yardımları dokundu. Haliyle benim de olabildiğince bu iş fikir alışverişi bilgi çok hızlı artıyor, gelişiyor, değişiyor o bilgiye ancak farklı insanlar farklı yerlerde. Bulunarak sahip olabiliyoruz. Evet, masa başı tasarımlar Google’lar, araştırmalar vesaire bunlar da tabii ki yapılmalı çok önemli. Ama o masadan kalkıp bazen de bilekleri sıvayıp işin içine girmek denilen bir tabir vardır. Onu yapan insanlarla tanışmak, konuşmak daha önce senin takıldığın yollardan geçmiş olan insanların fikirlerini öğrenmek çok çok kıymetli. Dolayısıyla benim genç arkadaşlara tavsiyen biraz bu olur.

Olabildiğince çok çevre, araştırma, konuşma, her anlamda kendilerini geliştirme, işin tek bir boyutuna takılıp kalmama, üç yüz altmış derece bakarak dayanıklı olma bir de hani zor bir ülkedeyiz. Hem dönem olarak dünya zor bir dönem yaşıyor hem de Türkiye olarak bu zor bir coğrafyadayız. Hiçbir şey kolay ilerlemiyor ama zorluklardan pes edenler bu yolda devam edemiyor. Ancak pes etmeyenler devam ediyor. Onların adı, onların markası, onların işleri konuşuluyor. Dolayısıyla pes etmek yok. Sadece zorlandığımız noktada nasıl aşacağımızı öğrenmek var. O azimle o motivasyonda yola devam diyorum herkese.

Editör: Peki çok teşekkür ediyoruz Neslihan hanım sizlere iş hayatında başarılar diliyorum. Nitekim zaten başarılarınız mevcut. Bundan sonraki süreçte globalde gerçekten güzel bir yere gelirsiniz Umarım.

Çok teşekkür ederim ben de bu davet için ve bu serüveni anlatma şansını bana sunduğunuz için çok teşekkür ediyorum vaktiniz için Sağ olun.

 

Tags: #bloominbag#bloomingbag#çanta#çantaendüstrisi#çantamodası#çantatasarım#deri#derielsanatları#hazırgiyim#Istanbul#moda#saraciye#sürdürülebilirlik#tekstilendüstrisi#tekstilfashion#tekstilmodası#Türkiye
magazineleather

magazineleather

About Us

This unique branch of art, which has transformed the leather and leather craftsmanship, inherited from our ancestors, into the global leather industry, started its broadcasting life in 2022.

İletişim

MAGAZINE LEATHER PUBLISHING
NISANCI ZALPASA CAD.
SELAHI MEHMET BEY ÇIKMAZI SOKAK. Kapı No:8
EYUPSULTAN/ Istanbul / Türkiye
Telefon : +90 53094 73464
E-mail : info@magazineleather.com

İletişim Sayfası

Categories

  • Akademik
  • Aksesuar
  • Ayakkabılar
  • Deri
  • Dernekler
  • Dünya
  • Dünya Deri Fuarları
  • Dünya Deri Ticareti
  • Eğlence
  • Endüstri
  • Giyim Moda
  • Güzellik
  • Haberler
  • İnfografik
  • Kapak
  • Kimyasal
  • Köşe Yazarları
  • Kültür
  • Kürk
  • Kutlama
  • Makale
  • Moda
  • Moda
  • Röportaj
  • Sağlık
  • Seyahat
  • Son dakika haberleri
  • Tabakhane
  • Uncategorized @tr
  • Video Röportaj

Follow Us

Facebook Twitter Instagram Youtube LinkedIn Vimeo

© 2022 Magazine Leather - All right reserved.

No Result
View All Result
  • Ana Sayfa
    • Video Röportaj
    • İnfografik
    • Dünya Deri Ticareti
    • Dünya Deri Fuarları
    • Akademik
    • Vakıflar
    • Dernekler
  • Haberler
  • Makale
  • Röportaj
  • Moda
  • Kapak
    • Deri
    • Kürk
    • Endüstri
    • Tabakhane
    • Ayakkabı
    • Aksesuar
    • Kimya
    • Giyim Moda
    • Eşya Döşeme
  • Köşe Yazarları
    • Alparslan Murat Aysu
    • Ali Türkücü
    • Shahrukh Zaidi
  • Abone Ol
  • Türkçe
    • English (İngilizce)
    • Русский (Rusça)
  • English (İngilizce)
  • Русский (Rusça)
  • Türkçe